28 Aralık 2010 Salı

Yağmur, sel, arkasından soğuk

Yağmur çok güzelde arkasından sel olmasa.
İki gündür durmadan yağmur yağıyor sonuçta olacağı buydu.
Çünkü yağmur ve selin en ince yeri burası.
Yağmurlu havada ve otobüs içinden çekim yaptığım için resimler net olmamış.Bu gün ilçeye gitmeye kaltık, bugün pazar vardı.
Otobüsle gittik, iyiki de gitmişik.
Köyün aşağılarını tamamen sel basmış, ana yoldan zor geçiliyordu.Karşı köyün dibine kadar sel suları dayanmış.
Sabah ve hava yağmurlu karanlık olduğundan köyün sokak ışıkları yanıyordu.

Altı yüksek olan otobüs ve kamyon gibi araçlar için geçiş sağlıyordu.
Öğlen dönüşte su daha yükselmiş yol kapanmış, karayolları önlem almıştı.
Çünkü sel yolu görünmez yaptığından her yıl bir kaç araç aşağıya yuvarlanıyor.
Yağmur hala yağıyordu geçiş için bekledik olmadı.
500 metrelik yolu geçemedik sonunda iki araç değiştirip 30 km kadar yol dolaşıp eve ulaştık

22 Aralık 2010 Çarşamba

Erken bahar gibi:

On gün kadar önce havalar soğumuştu, tam kış geldi derken havalar yeniden yumuşadı, bir kaç günden beri çok ılık geçiyor.
Bu ılık havanın ardından soğuk arkadan gelecek gibi gözüküyor.
Arılığa gidip gezdim.
Arıların yanına gidince, ilk kovana çok güzel uçuyorlardı. diğer kovanlarda; hepsi uçma tahtasında geziyor veya uçuyorlardı.İlk kovanı açıp baktım salkım yoktu bütün çerçevelere yayılmıştı.
İyi sıkıştırma yapıldığı; bütün çerçevelere dengeli dağılmışlardı.

Başka birini daha açtım.
O kovan daha iyi yayılmış ve çerçeve üzerine çıkmışlardı, hiç duman vermeden resimlerini çektim.
İlk kovandan bir çerçeve çıkarıp baktım, o çerçevenin kemeri, bana az geldi.
Çerçeveleri çıkarınca bir de çiçek tozu durumuna baktım, çiçek tozlarının üzerleri yaldızlı gibi hatta yaş gibi görünüyor.
Aslında bu çiçek tozu görünümünü bana değişik geldi.
Baharda olsa şüpheyle bakardım.
Kovanlara az bakmama rağmen kış olduğundan ellerime propolisler bulaştı
Kovanlarda yavru yoktu ama arılar su taşıma işlemlerini sürdürüyorlar, bal tüketimi iyi durumda demekki.
Arılığın uzaktan görünüşü; soğuğun ardından her yer yeşil durumda.
Çevreye bakarken yeşiliklerin içinde yabani hardallar bile çiçek açmış.
Uygun hava olunca arılar bu çiçeklerden çiçek tozu taşırlar.
Kış ve erken baharda açan kısa boylu bir çiçek.
Görünüşü papatyaya benziyor ama papatyayla ilgisi yok, ılık kış günlerinde daha çok açarlar.
2010 baharında yani bu yıl yaptığım aşı denemeleri:
Tabandan çıkmış iki yabani erik fışkınına yapılmış aşı, biri tutmazsa denilmiş şansa ikiside tutmuş.
Aşı uygulaması yarma aşı olarak yapılmış.

Bu aşı da daha güçlü olan yabani ağaca tek aşı kalemi uygulaması:
Bu tek kalem olduğundan ağacı daha kolay sarmış, önümüzdeki yıl yara tamamen kapanır.
Bu aşı da yabani ayva ağacına elma kalemi aşılanmış.
Yine eğer tutmazsa denilip birden çok yapılmış bunların hepsi tutmuş, hatta bu ağaçta dört tane daha aşı vardı.
Yabani ayva ağacına ayva kaleminden başka elma, armut, muşmula gibi kalemlerle aşı yapılıyor, ama tersi olmuyor.
Bu da az yaptığım bir aşı uygulaması kakma aşı.
Bir armut ağacı kakma aşı yapılmış.
Kakma aşı ağacı yarmadan yapıldığında,ağaç yarasını daha kolay kapatıyor.

9 Aralık 2010 Perşembe

Oksalik asit yaptım:

Balda kalıntı sorununu önlemek için arıcılar organik ve bitki kökenli ilaçlara yöneliyor.
Bende organik olan ilaçlardan formik asiti bir kaç yıldır kullanıyordum.
Oksalik asiti geçen yıl ilk defa kullanmıştım, bu yıl da aynı şekilde kullandım. Oksalik asiti geçen yıl almıştım.
İşim bitince bozulmaması için nemsiz ve karanlık ortamda sakladım.
Oksalik asitin, asit di hidrat olanı olması gerekiyormuş.
Petek göz içlerine etkili olmadığından yavrunun olmadığı anlarda uygulanıyor.
Bloglarda gördüğüm kadarıyla bir kaç türlü oranda uygulama yapanlar var, bende 1 / 1 oranda şeker serbeti yaptım,( 1 kg su + aynı ölçekte toz şeker ) içine 70 gram oksalik asiti suda eritip karıştırdım.
Ilık konumdayken, her arılı çerçeve için çerçeve aralarına 5 cc olacak şekilde iğne şırıngasıyla püskürttüm.
Geçen yıl 25 aralıkta yapmıştım, bu yıl havalar soğuyacak haberini aldım, belki ileriki günlerde uygun hava bulamayız diye bende 8 aralıkta uyguladım.
2 - 4 aralıkta Marmara arıcılık seminerinde buluştuğumuz arkadaşlardan birisi de Sayın Mehmet Gençünal'dı.
Oksalik asitin sulu kullanımı olduğu gibi yakıp dumanlı kullanımı için bir kaçtane aparat yapmış.
Aparatın tanıtımını Sayın Muhsin Doğaroğluna anlatıyor.
Nesli tükenmiş bir okulu bitirmek insana çok şey yaptırıyor.
O okul öğrencilerine buluş yapma düşüncesini de aşılıyordu.
Aparatın gelişmişi altı adet haznesi olan dönmeli olarak gaz formunda oksalik asit atan aparat.
Çok sayılı haznesi olmasının nedeni işlem anında bir dönüşte soğumayı sağlaması için düşünülmüş.
Her hazneye 2 gram asit konuluyor. boşalan soğumuş hazneye yeniden asit konulup bir baştan bir başa sürekli kullanılıyor, iş bitinceye kadar yanık tutuluyor.Seminerde oksalik asiti kovan gücüyle ilgili olarak 2 - 5 gram kullanmak gerekiyor denildi. Birde bu Oksalik asit atma aparatının teklisi de var.
Asit buharlaşması başlayınca yandaki fıs fıs pompasıyla üfleme hızlandırılıyor.
Bir atımlık, iş bitince aparat suyla soğutuluyor, yeniden toz asit konulup işlem yenileniyor.
Bu basit oksalik asit atma aparatının içinin görünümü.
Gaz formunda oksaik asit soğuk havalarda bile kolay kullanılabilen aparatlar önümüzdeki günlerde daha çok kullanılacak.
Gaz formunda verilen oksalik asit salkımdaki arıların üzerine sis gibi kaplıyormuş.

4 Aralık 2010 Cumartesi

IV Marmara Arıcılık kongresi::

Arıcılık kongrelerinin sonuncusu 2 - 4 aralık tarihleri arasında, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinin katkılarıyla Çanakkale Arıcılar Birliği tarafından yapıldı.Çanakkale Şehitler Şehri, tarih kokan bir kentimiz.
İlk girişte dağa yapılmış, kazınmış doğal asker anıtı karşılıyor.
Konferans salonuna girişte, ilk görünen yere destek verenler listesi asılmış.
Çok sayıda konuşmacının, iki salonda yaptığı çok sayıda sunumdan bir kaç tanesini yüklemek yeterli olur sanırım.
Organik asitlerin kullanımıyla ilgili açıklamalar en çok işlenen konuydu.
Epeyce çok yabancı sunumcu da vardı.
Tabiki orada dostların buluşması da kaçınılmaz olaylardan.
Hepimizin tanıdığı "Ballı Baba" da oradaydı.
Tanıtım için stantlarda 12 kadar firma için yer ayrılmıştı.
Bunlardan paslanmazdan yapılmış dinlendirme kazanı dikkat çekiciydi.
Yine stantların birisi Güner Kayral'ındı.

Bunlarda Tekirdağ'dan gelen katılımcılar, toplu olarak görülüyorlar.