Kabağın arı ile ne ilgisi var diyenler vardır, tatlı olamasından başka bir bağlantısı yok herhalde.
Aslında bir hikaye anlatacağım içinde yaşayanlar bakımından anı ama bizim için biraz hikaye olarak düşünüyorum.
Bu gün takvim olarak 8 ocak eski bir takvime göre kasım günü 62 olarak yazıyor.
Hiristiyanlar için hacın suya atılması ile başlayan, anlatacağım olayla devam eden bir süreç.
Olay şöyle:
Hiristiyanlarla aynı ortamı paylaşan müslüman türkler için bir sıkıntılı gün olarak anılarda kalan Üstte yazdığım tarih olan gündü evlerine kapanır pek dışarıya çıkmazlarmış.
Daha önce besledikleri domuzları şişleyip öldürüler, sonra derilerini kor ateşte yakıp kazırlarmış yani bizim dediğimiz ütüleme işlemi.
Çıkan bu kokuyu algılamamak için müslümanlar o gün dışarıya pek çıkmazlar.
Ve bu kötü kokuları giderebileceği yani kokuların duyulmasını önleyeceği inancıyla her evde bal kabağı pişirirlermiş.
O günden kalma bir alışkanlık olarak bu kabak pişirme olayı sürdürülüyor.
Birde bu olaya benzememesi için kurban kesiminde veye herhangi bir hayvan kesiminden sonra kelle ve bacaklar kor ateşete hiç bir zaman yakılıp temizlenmez oturulup tek tek bıçakla yüzülür ve işleme çok dikkat edilir.
8 Ocak 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Ben bu dediğinizi ilk defa köyde gördüm! Kurban kellesini ateşte yaktılar! Sanırım yüzmekten daha kolay geliyor!
Ancak… bildiğim bir şey varsa o da hayvanın yanmış kafası çok kötü bir görüntüydü!
Sanki yangın olmuş; hayvan ateşin içinde kalmışta kavrulmuş gibi! Çok kötü çok!
Yorum Gönder